Fotoğraf: Umay Umay

22 Ağustos 2010 Pazar

Bir 145T Yolculuğu

Seni ilk kez görmek için çıktığım yolculukta oturduğum , cam kenarı koltuğa oturdum yine , çift katlı yolculuğumda. Kalbimin üzerine kalbini koydum , ezildim , bitkinim . Bu sefer heyecan yok içimde , ben de tükettim ellerimdekileri , senin gibi heyecanlanmıyorum artık . Çünkü bekleyenim yok yolun sonunda , beni , ellerimi ... Bir çocuğu görmeye gidiyorum bu kez , hiç de istemediğin gibi . Gözlerim bitik , kalbim ağrılı.

Aslını sorarsan , özlem değil içimdeki . Dün akşam şiirmdeki ince sazı kırdın , sustum . Dilimin ucuna geldi paslı acı tadın , sustum . Yokluğumuz vardı artık , yokluğumuza eklediğimiz yollarımız vardı . Hep yarımdık , hep özenip , resimlerden bakmamız vardı . Açlık sınırındaydık , yokluktuk ... " Biz " in ardında bırakmıştık .. Tüm kişisel cümlelerim bundandı yani.

-Personal , Myself & I -

Ve bir kez olsun ellerimi , pürüzsüzce beni saran tenimi , kırmızı ojeli ayaklarımı özlemeyeceğini bilmemedir tüm bunlar . Hep istediğin gibi yaptım , acısız ve alelacele. Bebek oldum , en çok da çocuk .Ama sevmezdim hiç oyunları . Sahip olduklarımdan sıkılamazdım , o kadar azdın ki . Benim tek yutkunduğum , iç geçirip de ellerine vurulduğum buydu ; Cümleleri tükettikten sonra sıkılmak gibi bir lüksüm yoktu . O kadar azdı ve o kadar değerliydi elimdekiler...Yokluktuk çünkü biz , gazetelerin kuponla verdiği kitaplardan öğrenmiştik sevmeyi , bir çiçeği , bir kırmızıyı , bir adamı . 1. çoğul şahıslar biriktirirdim kumbaramda , aşka bütünleyecektim , tedavülden kaldırdın onu...Ellerin terliyordu , sıcaktık yani...Eridin , aktın sonra , ellerime yapıştın ..Çıkmaz doğum lekeleri , unutmam . Alışılır .

-Unkind-

Sonra yavaş yavaş doyar oldum . Karnımda kimsesiz sancılar taşır oldum . Bana öğrettiğin karanlığa kustum . Yoktun(m) , kahrolasıca ellerinde ince , uzun parmaklarım yoktu . Değişiyorduk , fotoğraflar bir çekmecenin en ücra köşesine saklandı .Yağmur falan da yağmadı , o kadar kuraktım ki. Bahardı işte , gün ışığı yüreğimi yakar , gecesi dondururdu bedenimi . Anlamak oldum sonra , anladım ; bir aşktan diğerine giden otobüsü durdurmamın imkanı yoktu . Kalan için herşey , bittiği yer vücut buluyordu . Dedim ya baharlar böyleydi , titrerdi sesler , yalan kokardı , yalan kokuyordu sesin ama ben sırf sen kokuyor diye doyasıya yutardım her bahtı kara yalanı . Kumdan temeli olan aşkımızı , sokak köpeğine ellerimle yedirdim ; nasırlı kalbimin tuz izlerinde .

Kanattığın dizleri hiç söylemeden , yaralarını ağladın bana . Dokunduğum yerden bana bulaşır oldu acıların , anladım . Gönül yalancılarının en güzel fotoğrafıydı benim gülüşlerim . Boynumda adının baş harfi olmaktan tiksinmiş bir kolye , ve ben maviye çalan yeşillerden utandım . Gurursuz gecelerde , duvara yansıyan suretine uzaktan baktım , anladım . Her kadın biraz aynıymış bir erkeğin gözünde . Bugün benim kokum ninni olurken, yarın en yakın mesafeler heyecanını kurutur . Yaraya yakın , yeniye yakın .

- Whisper . -

Hüzün kırılır hep , göz bebeğimde . İlk aşktan yadigar tek cümle , şu beş cümlesiz zamanımda anlam bulacakmış , heyhat!.. Ne dünya çıktı yörüngesinden , ne kulağımızda Samanyolu var.Sadece gözlerim , bir bitki gibi çürüdü . Ellerim , odanın en kuytu yerinde , ellerim üşüdü .

- Childhood dreams -

" İstersen bir aşkın en azizelerce kutsanmışını yaşa ; beyaz tenli , yosma bir bakış yerle yeksan eder hayallerini . Kadınlardan kork , kork yeşile çalan renklerden..Gidebiliyorsa şayet , yapma , değmiyor."
Unutmak için güzel bir tramva , ağır bir trajedi , acınası bir yalan . Yüzümü unutmak , yüzüğü unutmak . Sende doğan herşey kefenleniyor artık .

Hırsımdan yüzümün bu darmadağın hali , bırak kalsın . Tek kelimen kırmaz artık beni . Bir atom parçalarına ayrılmaz . Bir kalbin en küçük yapıtaşıydın sen , onu meydana getiren . Verdiğim sözleri oruç gibi tuttum , nefesimi tuttum . Uçup gitti hepsi , sigara dumanım gibi ; annemin korkusundan yarım açtırdığı penceremden ...

"Aşığım demek en ucuz yalan mı ? Köşedeki bakkalda satılır mı ? "

Of...

Zavallı , diyormuşsun şimdi bana , içime cuk diye oturan, en sevdiğim nefretimin rengi kızılla . Şaraba dudaklarımı gömüyorum , yaramı söndürüyorum ,falanca kilometre yokluktayım . Ben ağlamak yaşıyorum , yaşamak ölüyorum .

Güzeldim evet, pürüzsüzdüm . Şimdi yiyip bitiyorum o çok sevdiğin uzun parmaklı ellerimi . Yirmi bir var aklımda , sayıyorum sonsuzdan . Mağrur rollü bakışlar yanında , timsah gözyaşlarının bile akıtacağı rimeller . Kekremsi , yosma tadlar . Onlarınmışsın , tıpkı bir eşya gibi gözlerin , ellerin . Yılan gözlerinden , caka akıyor . İnanmam , (ben bir şey demedim ), inanmam ben daha ellerin bile inanmıyorken ! Sana ebedi sevdalar vaad edilmiş kısa mesafeli yolculuklarda ! Hadi oradan kaltak !

- Her lips are sore -

1 , 2 , 3...şşşt ! 4 , 5 , terkediş , 7.
Sen bir erkeğin yıkılışısın , bir kadının anlamsızlığı . An itibariyle hiç bir ten vermez insanlara inancımı , öfkemi dağıtmaz hiç bir pamuk şeker . Vicdanımın en vicdansız , en acımasız gerçeğini silemez gözlerimden . İyi bak kızarmış burnuma ,
Bana iyi bak adam !
Bebek yanaklı yalan !
Sen yoksun artık gözbebeklerimde bizden arta kalan .
Sadece yemyeşil bir kadın silüeti artık gözlerimde duran .

-Leave-

Sonsuz aşk derken bile "son"dan geçiyormuşuz .
Herşeyi en sondan yaşayınca anladım .
Ve bende aslolan herşey , kan çanaklarımda saklıymış.
Kapının eşiğinden sana bakmayı bırakıp,
Aynada kavgamın rengine baktım,
Yüzüme baktım ,
Anladım .

- Understood -

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

bir şey diyeceğim