Fotoğraf: Umay Umay

12 Kasım 2012 Pazartesi

Sana yalan söylediler, niye bana söylemediler?


Aynı yerde aynı şeylere ağlamak, bizi yıllar önce çok ağladığımız bir yaz akşamına götürmez. Bir gece yarısı aynı şeye gülüyor olmak, daha beter süründürür. Gülüşüne kurşun sıkasım geliyor, mahallenin delikanlısı gibi. Aynı taşa takılıp düşmek gibi, aynı noktada.
Hep dinlerken anladım, konuşurken söyledim. Sana binlerce kez söyledim aynı şeyi, saf olman, seni oksitlendirecek bir çözeltiye çevirmeme engel değil. Zaten nereye ya da kime kaçtığın da mühim değil. Sen hep kendinden kaçarken, kendine saklanıyorsun zaten. Seni hep bir porselen bebek suratı kurtarıyor. Neyin olayım istersin? Kahveni nasıl istersin? Beni nasıl terk etmek istersin? Böyle iyi mi, hiç gelmeden? Rahat mısın orada öyle? Benden hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapmamı nasıl istersin? Şuan ateş edebilirim sana, göz çukurlarına top mermileri gömebilirim. Aynı şarkının aynı yerindeyiz ve sen bir üstümdeki söze takılıp beni dinlemiyorsun bile. 
Ne yani bir tek sen mi acı çekeceksin bu hikayede? Yine başladığımız nokta. Kime ait olduğumuzun da önemi kalmadı. Bana yakışmıyor oğlum, edebiyat kitaplarındaki tecahül-i arifler. Kahve içeyim diyorum, kahve. Selma ablaya gideyim diyorum, iki lafın belini kırarız diye. Sen aşıksın diyorsun, Selma abla kalbimi kırıyorsun. Odasının manzarası bile yok diyorum, hiç afilli değil Selma abla, “Bence manzara güzel” diyorsun. 
Yok diyorum, yok.  Etine de sözüm geçerse olmaz. Sözümü geçireceğim derken, dişimi geçirirsem ne olacak. Sabah sabah rakı mı içelim, onu mu istiyorsun? Bak diyorum, ben seni seversem, anlamımı kaybederim. Gizli gizli sevmelerin, yere düşmüş sakızı kimse görmeden çiğnemenin pis zevkini kaybederim.  Bok var çünkü kavuşamamakta. Seni başka sularda yüzerken izlemek, cankurtaranlar gibi sahilden…Tüh şarkı bitti, zaten edebiyata meyilliyiz. Bu gece Turgut bize uyar, bayağı içeriz bence. 
Korkularımı da yitirdim. Seni artık gözümün önünde ağırlıyorum. Bitmedi, bitmedi…
Şarkılardan anlam çıkarıyoruz, “Bak bu söz sanki bizim için yazılmış, bak burası hayatımın ön sözü” demek 5 çayında yenilen ay çörekleri gibi olmuş. İlaç olarak alıyoruz gece yarısı tebessümleri. Birbirimizden çalıyoruz, zamandan kazanıyoruz böylece. Hadi bunun adı da aşk olsun o zaman diyoruz. Hem içmiyoruz, hem ayılamıyoruz.
Bile bile susuyoruz. Olacaklardan korkuyor olmanın ödlekliği. O kadar korkaksın ki, kafana sıkmak istiyorum, sıkarsam gider misin? Benim aşkım evde değil, seninki de gezmeye gitmiş herhalde. Baksana daha yola çıkmadan illegal aşklarımızdan, trafik kurallarına uymaya başladın. Kırmızı ışıkta durup, neyi bekliyorsun? Burada benzin falan yok, burada peynir gemisi lafla yürüyor. Tabi bekle sen, birileri şarkılardan anlam üretsin, isimden fiil üretsin, Selma abla sen ne yalancısın, rezil olduk iyi mi?Gelmeyeceğim bir daha size. Beni onunla kandırıyorsun.
Oysa ben her şeyi burada bırakıp, yanına gelmek istiyorum. Ne gülüyorsun şerefsiz, burada dinleyecek başka şarkı kalmadı. Çok da güzel süründürüyorsun şerefsiz. Ben de beklemiyorum artık seni, oh canıma değsin. Giydim pijamalarımı, sildim makyajımı. Hiç bir güzellikle beklemiyorum seni, gizli gizli gelmeni istemiyorum. Ağlamanı da beklemiyorum, anlayabilirsin. 
Ama yazmaktan vazgeçtiğim gün, sağ omzunun üzerinden kafamı uzatıp, hadi gel diyeceğim. O güne kadar seni seviyor olmak, Selma ablanın uydurması.