Fotoğraf: Umay Umay

16 Mayıs 2013 Perşembe

Vaat


"Ne yerinde olabildim, ne sana -olabildim."
Hayallerimi paylaşmak istedim ikindi vakti, biriyle. Korkularımı, kabuslarımı. Mesela, ayak üstü korkulu rüyalarımdan biriydi- uzağa gidiyordun, bir süreliğine, mecburen. Bir örnek giysilerle mesela. Dizlerimde kan gördüm, gözümde yaş gördüm. O kadar ki, kokunu bile gördüm. Ben sana gök kubbeler vaat edemem. Pencereme yanaşırsan, görebilirsin ancak. "Gel, birlikte bakalım" diyemem, sen gelirsen açarım pencereleri ancak. "Seni" diyerek hiçbir cümleye başlayamam. Sen kokarsan, duyarım ancak. Ben sana gök kubbeyi vaat etmedim. "Ben senin için..." diye başlayan cümlelerim yok. Sözcükler ne kadar çoksa, sen o kadar azalıyorsun. Ben seni büyürken sevdim, büyürken ve birikerek seviyorum. Ben seni doğru bir yalnızlıkla seviyorum.
Ben Tanrı'nın defolu kullarındanım.
Sen kalbimin falsolu putlarından.

Ben iyi biliyorum, nasıl zor ve ağrılıdır sevmediğin birinden gelen aşk mektupları. Dokunsa, midenden nefes boruna kadar yırtılacakmış gibi olursun. Ben biliyorum istenmeyen bir yağmur bulutu gibidir o sesler. Duymaya ihtiyacın yoktur. Ben istenmedikleri hâlde yan cebe konulan bozuk paraları sevmiyorum. Ben bozuk plakları sevmiyorum. Yanlış notaları... Tanrı çok şanslı çünkü benim rüyalarımı izliyor. Sen çok şanslısın çünkü Tanrı'nın gök kubbeye kurduğu mavi rüyalar çadırı, belki de kabusun olacak senin. Bilemeyeceksin bunu da asla. Çiçekler ekiyorum göz çukurlarıma, ayetler yazıyorum avuçlarıma. Gel diye değil, geleceksen dönme diye. Gelmeni beklemiyorum, git de demeyeceğim. Benim senelerimi uçuralım, aklıma gelmişken defterlerimi yakalım. Böyle olmuyor, ne güneş -doğabiliyorum, ne bulut -geçebiliyorum. "Sana" diyeceğim, "bir derdim var benim", diyemiyorum. Ben sana gök kubbeyi vaat etmiyorum.