Fotoğraf: Umay Umay

23 Mart 2011 Çarşamba

Düş aldım,temizim

Yastığının göğsüne yatıp ,uyumayı denedim.Benim parfümümle senin saçlarının kokusunun tam göbeğinde uyumaya çalıştım.Günler boyu odanda.Duvarlarda başka izler,herşey sarı…Bile bile lades bu,cinayet süsü bu,kenar süsü.Olmasam önemli değil,olsam safi ziyan.
Ben odanın parkelerini aşındırıyorum.
Cem hiç susmuyor,aynı cümleleri yapıştırıyorum yüzsüz yüreğime,aynı kelimelere tokatlatıyorum susmayan içseslerimi.
“Bana ne yaptın,bunu niye yaptın çocuk?”
Ben susuyorum,çünkü konuşursam gitme ihtimalin var.Sustukça kanatıyorsun,bu acı,bu beter.Özünle değil sözünle yıpratıyorsun gecelerimi.Özün sözün bir olsaydı “biz”e inanabilirdim.Yönümü sana dönüp açardım ellerimi.Bir şansım,bir umudum olabilirdi.Özün acı , sözün zehir.Odanın ortasında yıldırım gibi parlıyor gözyaşlarım.Sen bilmiyorsun.Kitaplarının içine renkli kalemlerle sıkıştırdığın notlar biliyor en iyi beni.Kurumuş bir acı biriktiriyorum kitaplarının arasında,Nietzsche ağlıyor.
Ama ben ağlamıyorum,ağlamamalıyım.Sen şimdi bir günahın şeytanıyken , ben yatağının göğsüne yatmalıyım.Sen akrebin günahısın,ben terazide sıfır çekiyorum.Ama sen de biliyorsun,en son kendini sokacaksın.En son seni yoracak aşklaşmaların.Ben ev yapımı zaferlerimle,kalbine çaput bağlarken; sen derine fazladan eklediğin bir otuzlu yaş çizgisiyle ezberlerimi bozacaksın.Düştüğünde uzağında olacağım ; ” Ağlattığınız kadına şu anda ulaşılamıyor,lütfen daha sonra tekrar ağlatmayınız” diyen bir ses kadar uzağında.
Nihlist başladığım hikayemde, dogmaları tartışılmaz tek Tanrı olduğun günü yara almadan atlattım dersem,ibadete hıyanet etmiş olurum.Umrum hiç bir zaman umrunu ilgilendirmese de inandım sana,sorgusuzca.
Kendimi kanattım ; bileklerimde pembe bir jilet yolculuğu.
Çocukluğumun cevapsız sorusunu yanıtladım senin bedeninde.Hiç’lerimin cevabı Piç’ti senin ana dilinde.Sen bilmem sanırsın belki,lakin farkediliyor umarsız gülüşlerinin arkasındaki acın.Senin de kanamış bir kalbin var,leş gibi kokuyor ! Leş kokuyor,öldürdüklerin kokuyor.Ben kalbindeki nasırları kasıklarından tanıdım hep.Dilimle yumuşattım onları,dilinle hiç muhattap olmadık hem de. Gözyaşlarımı görmedin,daha ilgi çekici ıslaklıklarım vardı o sıra,daha hızlı,daha arzulu,daha yaşanmaya değer.Ve elbette çabuk unutulan ıslaklıklar.Kuruyunca daha beter anlıyor musun,ağladıkça daha rezil.Biliyorum,bilmezlikten geliyorum.Biliyorum sen de gidenlere üzülürsün geçmiş zamanların hiçbirinde,sen de seversin elini değdirdiğin kalpleri,sen de bir gün özlersin.Ben seni kendime sordum,kendimde buldum.Seni kendimde bildim,yanına sokuldum.Ben senin gözlerinde gördüm kendimi,yaptım makyajımı,en çok dudaklarıma sürdüm seni.Kanayınca daha kötü çünkü…
Kendimi kanattım,o halde seni alkışlamalı bütün yürekler.Senin başkasını düşlediğin,düşlenerek hüzünlendiğin şarkıları senden dinleyerek sana bahşettim acılarımı,sana adadım.Sen ne kadar kanadın blmiyorum ama senden daha çok kanatanım olmadı benim.Ama yine de sen uyurken , ben örterim senin üzerini.Üşürsen bacakların hareketlenir,üşürsen gidersin.Ben çok kirlendim , şimdi düş almalıyım,sonra kurutmalıyım gözlerimi.Kirpiklerimi şekillendirmeliyim.
Kanımda sıfır pozitif yokluğun var,yanımda yoksan ne var?Evin , odan ve bir de benim üzgün yüzüm.Aynana yansıyan binlerce kadından daha üzgünüm.Benim maskelerimi saklayamazsın,rafa kaldıramazsın.Benim yüzüme yapışmış gülücüğümü yırtamazsın sen.
Evin var,anahtarları cebimde.Bu sabah korkarak açacağımı bilerek ( korkularım başıma gelince çok başım ağrır) cebime koydum onları.Anahtarın halkasını yüzük parmağıma taktım.Biz bir tek böyle evlenebileceğiz , ben hep buna inandım.Anahtarlar cebime,korkular beynime çok yakıştı.Bir tek ben yakışmadım sana.Yakışanım da olmadı daha fazla bana.
Şimdi sen geldin ya gözbebeklerime misafir,bir hayaleti küllendirdik birlikte.Şimdi garanti bir çocuğun kabusu olacağım,bir kadının ezeli düşmanı,yitik bir kız bedduası,bir aşkın son sözü.Sana son sorum,son sözüm.İki vesaitlik bu aşkın hangi durağında inecektin de unuttun ? Bu kadar geçimsiz oldun,aşkı durdurdun.Sen aşkı hangi cümlenin içinde özne olarak işaretlemeyi unuttun?Sen akrepsin diyorum sana,övündüğün iğnen en son seni vuracak.Sen kalbini saklamaya çalışırken batıracaksın iğneni.Benim söküklerimi dikemeyen iğnen,seni öldürebilecek mi? Ölmeyeceksin biliyorum,sen başarılı bir intihar senaryosunun, acemi seri katilisin sadece.
En çok soyadını seviyorum.Onu gerçekten sevdim ama sanırım ben taşımazsam soyunu tüketebilecek kadar çok komplo hazırlar bana bilinçaltım.Evet soyadını sevdim ama,en çok huzurun olmayı istiyorum.En çok huzurlu uykuların olsun istiyorum.Rüyalarında uyanmak,sabah ilk gülümsemen olmak istiyorum.”Allah allah deli mi bu kız yahu” diye gülümseyerek işe giderken,bütün bıraktığın sıcaklık üstüme sinmeli.O zaman mutlu olabilirim,sen olmasan da.
Evet biliyorum hiçbir dilde Havva’n olamayacağım,hiçbir zaman.Yine de yanında yerimi almayı isterdim.Hatta yanın olmayı isterdim,herşeyimi takas etmeye hazırım bir bakışına.Bana ait olan bir göz kırpma anına verirdim tüm kumbara sancılarını.Bir tek seni kendimde değiştiremedim işte.Ama hala inatla,rüyalarına saklanmayı,gülümsetenin olmayı isterim.En çok bunu isterim.Yüzünde fazladan dokunulmuş çizgiyi silmek isterim.
Ama odan başka kokarken,tenin beni tanımazken, sadece rüya diyebileceğim bu mektubu ağzımın dolusunca tükürmenin ifadesi yok .
“Aşkın kızı,hiçbir gurura mahal bırakmadan,akrebin seni sokmasını kabul ediyor musun?”
-Evet.
O zaman yalnızlığınızın bana verdiği yetkiye dayanarak sizleri iki korkak ilan ediyorum.Dilerim bir gün uyanırsınız.
Alkışlar…
( Kışın çok çabuk sabah oluyor,eğer olmasaydı daha fazla yazardım.Rüyalarım kısa sürmezdi.)